KURULUŞUNDAN GÜNÜMÜZE SİYONİZM
- İntikal Dergisi Yazar Komisyonu
- 11 Şub
- 4 dakikada okunur
Vatansız bir millet, Fırat ve Nil’in damarlarından Avrupa’ya uzanan amansız sürgün; kan, vahşet ve ıstırap. İstenmeyenler, İsa’nın katilleri; kimine göre vaat edilmiş kavim kimine göre lanetlenmiş bir soy.
Ve karşınızda Siyonist Kongre’den günümüz İsrail’ine uzanan yolda Siyonizm…

Avrupa’nın istenmeyen çocuğu Yahudileri ve Yahudi Milliyetçiliğini temel alan Siyonizm’i anlamak için Amerika’nın keşfine, yeni dünya hareketine dönmemiz gerekmektedir. Bu bağlamda sanılanın aksine görülmektedir ki antisemitizm olguları tarihsel çerçevesi geniş ve haylice derin olan kavramlardır. Yeni kıtaların keşfi ile başlayan sömürge çağı; Avrupa’nın
gelişmiş şehirlerle tanışması, yükselen burjuvazi sınıfı parayı ve parayla gelen yeni iktisadi hareketleri önemli bir noktaya getirdi. Hristiyan burjuvazi sınıfından öte paranın Yahudi bankerler çerçevesinde toplanması Martin Luther King ile başlayan, Hristiyanlıktan dönme eksik dinli Yahudilerin tepkiyi üstlerine çekmesine sebebiyet verdi. Bu bilgiler kapsamında yanlış anlaşılmamalıdır ki antisemitizmin doğuşu sadece iktisadi sebepler ile açıklanamaz. Bahsettiğimiz üzere Protestanlık hareketlerinden beri var olan antisemitizm Spinoza’nın katli, Hristiyan toplumlarda Hz. İsa’nın ölümüne sebep olanların Yahudiler olarak görülmesi; Yahudi toplumunun kendi çekirdeğinde yaşayıp, kendi ekosistemleri dışındaki toplumları ötekileştirmeleri gibi sebepler antisemitizm olgusunun doğmasına sebebiyet vermiştir. Tüm bu olguları saymadan önce ilk olarak iktisadi sebeplerden bahsedilmesinin nedeni Siyonist hareketin temel güvencesi ve dayanağının maddi kaynaklar olmasından ötürüdür. Sanat, bilim, spor gibi alanlardan sistematik bir şekilde uzaklaştırılan Yahudi toplumu borsa, bankacılık, ticaret gibi alanlara zoraki yönelmek zorunda kalmıştır. İşte bu sebeple de zaman içerisinde Devleti Ali Osmaniye’nin bile borçlarının tümünü kapatabilecek bir maddi gücü ellerinde bulundurma imkânı kazanmışlardır.
Antisemitizm kavramının ortaya çıkışını ve Yahudilerin zaman içerisinde nasıl bir yol izleyip Avrupa’nın zengin sınıfı haline geldiklerini kavradıktan sonra Siyonizm’i anlamak için Siyonizm’in fikir babasını, ilk sistematik Yahudi Örgütünü kuran kişiyi Theodor Herzl’i tanımalı ve Yahudi Devleti olgusunu oluşturma aşamasındaki temel dayanak ve motivasyonunu incelemeliyiz.
2 Mayıs 1860 tarihinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun kudretli kenti Budapeşte’de hayata gözlerini açan Theodor Herzl baba Jakob ve anne Jeannette Herzl’in iki çocuğunun en küçüğüdür. Soyları Aşkenazi Yahudiler’ine dayanan Herzl ailesi baba Jakob Herzl’in ticaret ile uğraşmasından ötürü refah seviyesi yüksek bir aileydi. Viyana Üniversitesi Hukuk fakültesi mezunu Theodor Herzl politikaya ilgi duyan, hayatı boyunca sosyal bilimler ve sanatla yakın ilişki içerisinde kalmış çeşitli tiyatro oyunları kaleme alan son derece entelektüel bir Avrupa Yahudi’siydi. Macaristan’da doğup Viyana’da eğitim almasından sebeple gençlik yıllarında sıkı bir Alman sever olan Herzl üniversite yıllarında Albia’nın örgüt oluşumlarına katılmış lakin gerek eğitim hayatı gerek kendi sosyal çevresinde antisemitizmden kaynaklı görmüş olduğu muamele yüzünden bu topluluktan ayrılmıştır. Yaşamı boyunca şahsına yönelik gördüğü muameleler dünyaca ünlü ‘’Alfred Dreyfus’’ davasının yaşanması sonucunda daha fazla baskılanamadığından ötürü Theodor Herzl’i bir Yahudi milliyetçisi olmaya, Siyonizm’in kurucu babası olmaya sürüklemiştir.
Zaman içerisinde liberalizm, sosyalizm gibi görüşlerin etkisinde kalıp farklı kollara bölünen; teknoloji ve insan iletişiminin gelişimiyle yeni bir anlayışa evrilen Siyonizm’i bu yeni dallı budaklı haliyle değil Theodor Herzl’in ‘’Yahudi Devleti’’ isimli aynı zamanda Siyonizm’in ilk manifestosu olarak adlandırılan kitabından yola çıkarak saf bir haliyle ele alınmasının daha doğru olacağını düşündüğümden ötürü Siyonizm’i temel hareket esaslarına göre inceleyip Yahudi Devleti’nin nasıl sistematik olarak kurulduğunu, dünya sermayesinin 1. Dünya Savaşı öncesinden beri nasıl bu devletin kurulması için çalışmalar yaptığını inceleyeceğiz.
Theodor Herzl’i tanıdıktan sonra Siyonizm’e giriş yapabiliriz. Siyonizm Yahudilikten farklı olarak dini bir inanış değil bir siyasi ideoloji; diğer bir ifadeyle bir Yahudi Milliyetçiliğini temel alan Yahudi Devleti olgusudur. Herzl Yahudi devleti olgusunun temel motivasyonunu Yahudilerin çektiği ızdıraba dayandırmış devletin oluşumunu ‘’Yahudi Derneği’’ ve ‘’Yahudi Şirketi’’ adını verdiği iki sistematik olguya bağlamıştır. Aynı zamanda Herzl devletin var olmasının şartlarından birini de uygar uluslar tarafından konseyde tartışılarak siyasi bir dünya meselesi haline getirildiğince çözüme kavuşturulacak bir mesele olması olgusuyla desteklemiştir. Bu olgu çok önemlidir çünkü 2. Dünya Savaşı’nın getirmiş olduğu mazlum Yahudi anlayışı uluslararası bir meseleye dönüşmüş, Yahudiler Herzl’in bu anlayışı neticesinde savaş sonrası Filistin’e yerleşip bir İsrail devletini kurabilmişlerdir. Herzl kurmuş olduğu bu fikir sistemini temelde maddi güçle destekleme yoluna gitmiş, toprakların satın alımında ve diğer devletlerle uluslararası camianın desteğinin elde edilmesi yolunda bu maddi gücün kullanılması gerektiğinden bahsetmiştir. Temel şablon bu şekilde oluşturulmuşken topraklara yerleşim ve devletin kurulmasında etkin olacak bir diğer unsur sistematik ve kademeli göçtür.
Herzl Yahudi devleti kitabında Siyonist bir İsrail’i kurmak için iki temel yapı taşından bahsetmiştir: ‘’Yahudi Derneği’’ ve ‘’Yahudi Şirketi’’. Dernek şirketin kurulumunda görev alacak, Yahudiler ’in kademeli bir şekilde yeni topraklara gelmesini sağlayacak, uluslararası camiadan destek toplayıp devletin kurulmasının sosyal ayağında görev alacaktır. Şirket ise bu noktada işin ekonomik boyutunda görev alıp toprakların satın alınması, uluslararası fon oluşturulması, kurulacak devletin sanayi, yerleşim bölgesi gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması ve yeni devletin piyasa ve marketinin oluşumunda fon kurulması gibi görevleri üstlenecektir. Öyle ki Dünya Siyonist Teşkilatının kurulmasından sonra Theodor Herzl Osmanlı padişahı 2. Abdülhamid’e devletin tüm dış borçlarını kapatma karşılığında Filistin arazisinin kendilerine bırakma teklifini götürecek kadar güçlü bir Yahudi Şirketi’nin temellerini atmıştır. Dernek ve Şirketin görevlerini ve gücünü anladıktan sonra göç ve toprağın satın alınması konusunu inceleyecek olursak göç konusunda ele alınan temel sistem vasıfsız işçilerle başlayan sürecin zengin ve elit Yahudi ailelerinin göç etmesiyle biten bir oluşumun inşa edilmesidir. Emek ile refah anlayışı doğrultusunda kalacak bir yuva teklifiyle satın alınan topraklara yerleştirilecek vasıfsız işçiler temel görevleri yapmak ve yerleşim yerini oluşturmakla görevlidir. Vasıfsız işçiler ile sistemin birinci ayağı oluşturulduktan sonra orta sınıf ailelerin gelişi, piyasa ve marketin oluşumu sonucunda zengin Yahudi ailelerinin bölgeye göç etmesiyle birlikte devletin etkin sosyolojik çevresi tamamlanmış olacaktır. Toprakların satın alımı konusunda ise Siyonist Kongre başta Arjantin, Uganda ve Filistin özelinde teklifler sunmuş dini gerekçeler ve tarihi sebeplerden ötürü devletin Filistin arazisinde kurulmasına karar verilmiştir.
Özetle Siyonizm Herzl’in kafasında şekillenen dini olgudan daha çok siyasi bir ideolojidir. Yahudi mazlumluğu propagandası zaman içerisinde çok etkin bir şekilde kullanılmış, Yahudilerin maddi gücü uluslarının bir devlete sahip olmalarının önünü açmıştır. İkinci dünya savaşında banker Yahudi ailelerin gücüyle Filistin’de yeni topraklarına kavuşan Yahudilerin bu topraklara nasıl sahip olduğunu bir başka yazıda değerlendireceğiz. Lakin dikkat çekmek gerekiyor ki Yahudiler elde ettikleri bu gücü Londra kaynaklı kurulmuş olan Yahudi Şirketi’ne borçludurlar. Mazlumluğun zaman içerisinde nasıl sivri dişli bir vampirliğe dönüşebileceğinin canlı kanıtı olan Siyonizm eline geçen fırsatları zaman içerisinde çok iyi değerlendirmiş sistematik göçü birleştirmiş oldukları mazlumluk politikasının getirmiş olduğu avantajla çok iyi kullanmıştır. Siyonizm’in doğuşundan sonra İsrail devletine giden süreç ise bambaşka bir konunun ürünü olup sonraki yazılarımızda ele alınacaktır.
Muhammet Efe YILMAZTÜRK
Comments